Mario Puzo’nun “Godfather” (Baba) serisi romanlarını okuyan, filmlerini izleyen herkesin bildiği bir deyim olan “omerta”yı yazılı olmayan “sessizlik yemini” diye tanımlayabiliriz: Mafyavari hayat tarzının en güçlü argümanı: “Başına her ne gelirse gelsin, asla polise konuşma! Hiçbir şey anlatma! Konuşursan, sen bilirsin…”
Yani herkes her şeyi bilir ama tek kelime anlat(a)maz…

Omerta’yı bir deyim eşliğinde Türkçe’ye çevirmeye kalkışıyor olsak, sanırım en doğru tanım “sükût altındır” olur…
Bunu bir adım daha ileri götürüp, omertayı sobeleyen bir deyim de var: “Sükût ikrardan gelir.”
Bu kadar edebiyat parçalamamın nedenine gelince…
Kısaca özetleyeyim…
***

Yaz başından buyana gerek Eğitim Radyosu‘nda ve gerekse Bursa Habergazetesindeki yazılarımda, bir tehlikeye dikkat çektim…
Yasal düzenlemeler çerçevesinde baktığımızda, Türkiye çapındaki özel kursların yüzde 99’u mevzuat dışı faaliyet gösteriyor…

Bu yüzde 99, Milli Eğitim Bakanlığı’na “tek ders için” resmi başvuru yapmış ve ruhsat almış olanlar… Ruhsatları var ama “tek ders” vermek için… Yani tüm dersleri veremezler… Ve bu kurala uymadıkları için tümü, mevzuata aykırı durumda… Basit bir kural aşımı olduğunu sanmayın: Yasal düzenlemelerde, bu eylemin cezası, “kapatma”…

MEB’e hiç başvuruda bulunmadan faaliyet gösteren özel kurslar da var… Direkt merdivenaltı kurs ya da korsan kurs… Yasal düzenlemelerde, bu eylemin cezası da “kapatma”…

MEB’e başvurmuş ya da başvurmamış, fark etmez… Kesinlikle yasak olan TEOG dersi veren kurslar var… Yasal düzenlemelerde, bu eylemin cezası da “kapatma”…

Unutmadan…
Bir de kesinlikle yasak olmasına karşın, kaçak olarak özel kurslarda çalışan Milli Eğitim Bakanlığı öğretmenleri var… “Ek iş” ve “öğretmen” yan yana gelince, “Eee.. Geçinemiyor öğretmenler, naapsınlar!” diye düşünmenizde bir sakınca elbette yok… Ama “Geçinemeyen her devlet memuru ahlak dışı işlere mi sapmalı? Narkotik polisi uyuşturucu mu satsın mesela? Suçluyu yakaladıktan sonra rüşvet alıp salıversin mi?” gibi kontra soruların cevaplarını da düşünün bir yandan?

Çünkü sözünü ettiklerimiz, çalıştıkları devlet okullarından özel kurslara öğrenci taşıyan, götürdükleri öğrenci başına komisyon-yüzde alan öğretmenler… Okulda not baskısı altında tuttukları öğrencileri özel kurslara yem yapanlar… Ki bu yaptıklarının ahlaksızlık olup olmadığını, bu işi namusuyla-fedakarlıkla yapan elleri öpülesi gerçek öğretmenlere sorun, cevabı onlar verir…
***

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’a adını zikrederek sordum… Cevap: Sessizlik…
Milli Eğitim Bakanlığı üst bürokrasisine sordum… Cevap: Sessizlik…
Eğitim sendikalarına (isim isim zikrederek, üye sayılarını ve dolayısıyla sektördeki ağırlıklarını ve sorumluklarını hatırlatarak) sordum… Bir diyeceğiniz var mı diye… Cevap: Sessizlik…
***

Derken…
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, milletvekilleri ile bir araya geldiğinde çok net konuştu: “Dershane ve etüt merkezlerinin canlanmasına izin yok.”

Oysa Erdoğan TEOG konusunda konuşunca… 24 saat içinde TEOG sizlere ömür olmuştu…
Oysa Erdoğan üniversiteye giriş sınavlarına ilişkin değerlendirme yapınca… 3 gün içinde LYS-LGS de sizlere ömür olmuştu…

Bu açıklama üzerine “Bakalım önümüzdeki 3 gün içinde neler olacak? Ya da neler ol(a)mayacak?” diye merak etmiştim…
Sonuç aynı: Sessizlik…

***
Bu kadar sükûnet, hayra alamet midir bilemem…
Ve merak bu ya… Sükûnet havuzuna bir soru daha gönderiyorum:
“MEB bürokrasisinin, eğitim sendikalarının uyması gereken ‘omerta’ kuralı mı var?”