• 08 Şubat 2018, Perşembe 16:51

AR-GE'deki durumumuz ve alınması gerekli tedbirler...

Geçen günlerde bizim de uzun yıllardan beri yazmakta olduğumuz Ekohaber gazetemizin verdiği ilavede kentimizdeki teknoloji Geliştirme merkezi “ULUTEK“ tanıtılıyor ve ülkemizdeki AR-GE faaliyetlerinden bahsediliyordu.

Biz de bu sayfalarda gerek ülkemizdeki gerekse kentimizdeki araştırma geliştirme faaliyetleri ile ilgili birçok yazı yazdık. Bu yazılarımızda ULUTEK’e ilaveten  mütevaı ölçülerde de olsa Batılı ülkelerde örneklerini gördüğümüz TEKNOPARK  ve TEKNOKENT’lerin bir an önce kurulması gerektiğini bu sütunlarda dile getirdik...

Ayrıca günümüzde hazırlanmakta olan yeni il çevre düzeni ve diğer üst ölçekli nazım planlarda bu türden TEKNOPARK ve TEKNOKENT’ler için yer ayrılmasının gerekli olduğunu vurgulamakla kalmadık, katıldığımız plan toplantılarında da bu görüşümüzü dile getirdik.

Ekohaber gazetemizin ilavesinde ULUTEK tanıtılırken, gerek kentimize yaptığı katkılar gerekse ülkemizdeki AR-GE çalışmalarının ne kadar iyi yolda olduğu yolundaki görüşlerin ağır bastığı dikkatimizi çekti...

Şu hususun altını bir daha çizmekte fayda görüyoruz ki AR-GE konusunda ülkemiz Batılı gelişmiş ülkeler ile karşılaştırıldığında henüz emekleme devresinde bulunmaktadır.

Bu konudaki görüşlerimizi daha önceki birçok yazımızda da dile getirdik. Ülkemizin AR-GE’ye ayırdığı pay henüz gayri safi milli hasılamızın %7’leri civarındadır. Bunun önemli bir bölümü de  (p’i) kamu kaynaklarından ayrılan paylardır.

Halbuki gelişmiş Batı ülkelerinde AR-GE’ye ayrılan kaynaklar o ülkelerin GSMH’sının yaklaşık %3’ü civarındadır. Bu kaynakların da bizdekinin tersine p’i özel sektöre aittir.

Daha açık bir şekilde ifade etmek gerekirse ülkemizin AR-GE’ye ayırdığı pay gelişmiş ülke ortalamalarına göre çok az olmasına ilaveten yapısal olarak da sağlıklı değildir.

Bir taraftan AR-GE’ye ayırdımız kaynakları GSMH’mızın ilk etapta %1,5 üzerine daha sonraki etapta da % 2,5-3’lere çıkarmamız gerekmektedir.

Bunu yaparken de kaynakların kamu değil özel teşebbüs tarafından karşılanması ve dış kaynakların devreye sokulması önemli bir öncelik olarak karşımıza çıkmaktadır.

Çin, İsrail ve Rusya son birkaç yıl içerisinde AR-GE yoğunluğunda oldukça büyük artışlar gerçekleştirmişlerdir. Çin’in AR-GE yoğunluğunun GSMH içindeki oranı son 10-15 yıl içerisinde iki katına (%0,6’dan %1,2’ye) çıkmış, AR-GE yatırımları toplamı ise mutlak rakamlarla yalnızca ABD ve Japonya’nın gerisinde kalmıştır.

Ülkenin artan teknolojik kapasitesi ve akıllı politika ve stratejiler ile yönlendirilen iç pazarı sayesinde Çin artan oranda bir yabancı AR-GE yatırımları cazibe merkezi olmakta, bir hızlı büyüme (take-off) süreci yaşamaktadır.

Çin’deki sadece ABD yatırımları son 10-15 yıl içerisinde 7 milyar ABD Doları’ndan 500 milyar ABD Doları’na yükselmiştir.

Yeni buluşlar için Çin’de yapılan başvuru sayısı bir önceki seneye göre #,6 artarak 130.000’i aşmıştır. Bunun yarısı Çinli kişi ve kuruluşlar tarafından yapılmıştır. Çin üniversiteleri 39.178, araştırma kurumları ise 33.471 başvuru yapmıştır.

ABD Patent Ofisi’nden, Hong Kong dahil Çin kaynaklı 1.200’ü aşkın patent alınmıştır. (G.Kore 4.671, Hindistan 376, Rusya Federasyonu 173, İsrail 1.091, Türkiye 19.)

Bundan sonraki yazımızda AR-GE çalışmalarının gelişmiş Batı ülkeleri seviyesine yaklaşabilmesi veya Uzak Doğu ülkelerindeki gelişme hızının yakalanabilmesi için neler yapılması gerektiğini izah etmeye çalışacağız...


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


ANKET

Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?

NAMAZ VAKİTLERİ
yukarı çık